TBB VE BARO BAŞKANLARININ ŞANLIURFA BARO BAŞKANINA DESTEK AMAÇLI BASIN AÇIKLAMASI

Baromuz Başkanı Sayın Av. Abdullah ALAKUŞ, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Av. Prof. Dr. Metin Feyzioğlu ve çok sayıda baro başkanı, Viranşehir Adliyesi'nde görevi sırasında bazı polis memurları tarafından sözlü ve fiziksel saldırıya uğrayan Şanlıurfa Barosu Başkanı Av. Ahmet Tüysüz'e destek olmak için Şanlıurfa'ya giderek basın açıklamasında bulunmuşlardır.

 

BASINA VE KAMUOYUNA

Değerli basın mensupları,
Saygıdeğer meslektaşlarım,

Öncelikle böyle bir olayla gündeme gelmiş olmaktan  ve bir hukuk devletinde savunmayı savunmak zorunda kalmış olmamızdan dolayı üzgünüm.

Üzgünüm çünkü 22 Eylül 2017 tarihinde Viranşehir Adliyesinde yaşanan vahim bir durumla karşı karşıya kaldık. Ama bu olayın müsebbibi ben değilim. Adaletin tecelli etmesi gereken adliye koridorlarında görev ve yetkisini istismar eden, kötüye kullanan bazı polislerce sırf müvekkiliyle savunma için adliyede bulunan bir avukatın, bir baro başkanının, kollarına zorla girilerek savcının odasına sokulmasıyla karşı karşıya kaldık. Avukata yönelik bu hak ihlali baro tarihimizde ilk değil. Şunun net olarak bilinmesi gerekir ki biz savunma kurumu olarak savunmayı savunmakta asla aciz değiliz. 

Ama bunu yaparken hukukçular olarak genelleme yaparak tüm bir kurumu suçlama gibi bir kolaycılığa kaçmadığımızın sadece bu zorba davranışları sergileyenlerden hesap sorulması için burada olduğumuzun bilinmesini istiyoruz.

Çünkü bu tür bir eylem kime karşı yapılırsa yapılsın suçtur. Kaldı ki Baro Başkanı olduğumu söylememe ve bilinmesine rağmen kasıtlı olarak, savunma kurumunu itibarsızlaştırma amaçlı yapıldığı açıkça anlaşılan bu kanunsuz ve pervasızca eylem, ayrıca lanetlenmeyi de hak ediyor. 

Değerli Basın Mensupları,
Biz avukatlar geçmişte kamu görevlileriyle hele hele suç işleyen bir polisle karşı karşıya gelmenin ne demek olduğunu acı tecrübelerle ve maalesef avukat aleyhine işleyen bazı yargı pratikleriyle müşahade ettik. Umarım suç duyurusunda bulunduğumuz bu olaya ilişkin soruşturmanın akıbeti de aynı şekilde olmaz. Soruşturma makamının cezasızlık politikasına meydan vermeyecek bir şekilde tüm delilleri toplayacağına yürekten inanmak istiyoruz. Bununla birlikte doğrusu kollarımdan zorla tutarak odasına götürüldüğüm sayın savcının huzurunda da aynı pervasız hukuk dışı tutum ve davranışların sürmesine rağmen hukuk adamı olan savcının, kolluğu uyarmak yerine bana dönerek “sakin olun” demesinin yüreğime, polislerce yapılan hukuk dışı fiziki müdahaleden, daha fazla acı verdiğini ve şayet soruşturmanın bu savcı tarafından yürütülmesi halinde sağlıklı bir sonuç elde edilemeyeceğini de belirtmek zorundayım.

Değerli basın mensuplar, 
Yargının üç sac ayağını oluşturan Savcılık-Avukatlık-Hakimlik mesleklerinin görev, yetki, sorumluluk ve haklarını belirleyen önemli kurallar ve prensipler vardır.

İşte 1990 yılında Havana’da toplanan Suçların Önlenmesine ve Suçların Islahı Üzerine Birleşmiş Milletler Konferansı tarafından kabul edilen kısaca HAVANA KURALLARI olarak bilinen evrensel nitelikteki “AVUKATLARIN ROLÜNE DAİR TEMEL PRENSİPLER”inin korunmasında kamu makamlarına ve avukatlara yetki ve sorumluluklar yüklenmiştir. Buna göre;

“8. Gözaltına alınan veya hapsedilen herkesin, bir avukat tarafından vakit geçirilmeden ziyaret edilmesi, kesintisiz biçimde iletişim kurabilmesi ve sansüre uğramadan tam bir gizlilik içinde görüşebilmesi için yeterli imkanlar, zaman ve kolaylık sağlanır. Kanun adamları, görüşmeleri gözle izleyebilir fakat dinleyemez.”

“12. Avukatlar adalet dağıtımında temel bir unsur olarak, her zaman mesleklerinin şeref ve itibarını korurlar.”

“Avukatlık Faaliyetinin Güvencesi” ile ilgili şu prensiplere dikkatinizi çekmek istiyorum
16. Hükümetler avukatların;
a. Hiçbir baskı, engelleme, taciz veya yolsuz bir müdahaleyle gerek karşılaşmadan her türlü mesleki faaliyeti yerine getirmelerini; 

c. Kabul görmüş meslek ahlak kurallarına, görevlerine, standartlarına uygun faaliyette bulundukları için kovuşturma veya idari, ekonomik veya başka bir yaptırımla sıkıntı çekmemelerini veya tehditle karşılaşmamalarını sağlar.”

1990 yılında yapılan aynı toplantıda yargının üç sac ayağından birini temsil eden “SAVCILARIN ROLÜNE DAİR İLKELER” de belirlenmiştir. Bu ilkeler arasında;

“Savcıların Ceza Muhakemesindeki Rolü” için hayati önemdeki şu prensipler kabul edilmiştir.

“12. Savcılar görevlerini hukuka uygun olarak, adil, sürekli ve süratli bir biçimde, insan onuruna saygı gösterip koruyarak, insan haklarının yanında yer alarak yürütürler ve bu suretle adil yargılamanın gerçekleştirilmesine ve ceza adaleti sisteminin düzgün işlemesine katkıda bulunurlar.”

“15. Savcılar, kamu görevlileri tarafından işlenen suçları, özellikle, rüşvet, yetki suiistimali, ağır insan hakları ihlali ile uluslararası hukuk tarafından tanınan diğer suçların kovuşturulmasına ve kanunen yetkili kılınmaları veya ülkedeki uygulamalara uygun olması halinde bu suçların soruşturulmasına yeterli özeni gösterirler.

16. Savcılar işkence, zalimane, insanlıkdışı veya onur kırıcı muamele veya ceza gibi ağır insan hakları ihlali oluşturan hukuka aykırı yollara başvurularak veya başka bir biçimde insan hakları ihlal edilerek elde edildiğini bildikleri veya bu yollarla elde edildiğine makul sebeplere dayanarak inandıkları delilleri, bu yollara başvuranlara karşı kullanmanın dışında, başka hiç bir biçimde kullanamazlar; bu durumdan Mahkemeyi haberdar ederler ve bu yolların kullanılmasından sorumlu olanların adalet huzuruna çıkarılmalarını sağlamak için gerekli tüm işlemleri yaparlar.”

Buna benzer düzenlemler iç hukukumuzda da karşılığını bulmuştur. 

Sözü fazla uzatmaya gerek duymuyoruz. Avukatlar sırf müvekkillerininin savunmasını üstlendikleri için suçlanamaz, hürriyetinden mahrum bırakılamaz. Bunu asla kabul etmiyoruz ve içimize sindirmeyeceğiz. İşte biz burada bulunan hukukçular, adli ve idari makamlardan bu görev ve sorumluluklarını yerine getirerek adliye koridorunda ve savcının odasında ve gözü önünde avukatlık mesleğine yönelik bu ağır saldırının/hak ihlalinin cezasız bırakılmaması için gerek idari gerekse adli makamlardan “etkin bir soruşturma’ yapılarak suç işlemiş bu şahısların hak ettikleri şekilde cezalandırılmasını talep ediyoruz. 

Hatırlanacağı üzere olaydan hemen sonra sayın Valimiz ve Cumhuriyet  Başsavcımızla görüştüğümü belirtmiş ve duyarlılığı için teşekkür etmiştim. Dün Valilikten konuyla ilgili yapılan resmi açıklamada "Viranşehir Cumhuriyet Başsavcılığınca adli soruşturma başlatılmış olup, ayrıca meydana geldiği ilk andan itibaren yakından takip edilen gelişmelerle ilgili olarak Valiliğimizce başlatılan idari inceleme devam etmektedir." denilmiştir. 
Bizler, gerek suç işleyen kolluk görevlileriyle ilgili yapmış olduğumuz suç duyurularının, gerekse resmi açıklamada ifade edilen adli ve idari soruşturmaların sonuna kadar takipçisi olacağız. 

Bu vesileyle buraya gelip destek sunan 
1-TBB Başkanımız Av. Prof Dr Metin FEYZİOĞLU ve Birlik Yönetim Kurulu Üyelerine,
2-Sakarya Barosu Başkanı Av Zafer KAZAN
3-Şırnak Barosu Başkanı Av. Nuşirevan ELÇİ
4-Osmaniye Barosu Başkanı Av.Dilem AKSOY
5-Batman Barosu Başkanı Av. Abdülhamit ÇAKAN
6-Bingöl Barosu Başkanı Av. Abdullah ALAKUŞ
7-Siirt Barosu Başkanı Av. Nizam DİLEK
8-Adana Barosu Başkanı Av.. Veli KÜÇÜK
9-Mardin Barosu Başkanı Av. Çelebi ARAZ
10-Gaziantep Barosu Başkanı Av. İskender KAHRAMAN
11-Adıyaman Barosu Başkanı Av.Mustafa KÖROĞLU 
12-İstanbul Barosu Avukat Hakları Merkezi Kurucu Başkanı Ömer KAVİLİ ve
olay duyulur duyulmaz telefonla arayan ve destek açıklamaları yayımlayan tüm baro başkanlarımıza ve meslektaşlarımıza şahsım ve Şanlıurfa Barosu adına yürekten teşekkür ediyorum.
Siz değerli basın mensuplarına da duyarlılığınız için ayrıca teşekkür ediyorum.