5 NİSAN AVUKATLAR GÜNÜ BASIN AÇIKLAMASI

5 NİSAN AVUKATLAR GÜNÜ

                      Charles Dickens’in özlü deyişi ile ‘kötü insanlar olmasaydı, iyi avukatlar olmazdı’.

Avukatlığın kökeni eski Yunan’a kadar gider. Tarihin bildiği ilk Baro Atina’da kurulmuştur.

Dracon ve Solon Atina Barosu’nun ilk avukatlarıdır. Eski Yunandaki kabule göre, ancak özgür kişiler avukatlık yapabilirlerdi. Kölelerin avukatlık yapma hakkı yoktu. Bunun nedeni avukatlık mesleğinin asil/onurlu bir görev olarak kabul edilmesiydi.

Roma’da yalnız özgür olan erkekler avukatlık yapabiliyordu. Bekar kadınların baba, evli kadınların ise koca otoritesi altında oldukları, bu bağlamda bağımsız olmadıkları için avukatlık yapma hakları yoktu.

Ücret almak utanç verici kabul edildiği için, ilk zamanlarda avukatların ücret almaları yasaktı. Bununla birlikte avukat olmak Roma’da önemli mevkileri elde etmenin bir aracıydı.

Avukatlık mesleği Rönesans ile birlikte gelişme göstermeye başladı. Bu dönemde avukat, ‘Yumuşak, sakin, Tanrı’dan korkan, gerçeği ve adaleti seven kişi’ olarak tanımlanıyordu. Yine bu dönemde Fransa’da avukatlar mesleklerini ikamet ettikleri yer dışında da yaptıkları için ‘adaletin gezici şövalyeleri’ olarak isimlendiriliyordu.

M.Ö.237-142 yılları arasında yaşayan Ispartalı Caton’un tanımı ile avukat ‘konuşmasını, yazmasını, inandırmasını bilen namuslu adamdır.’  der.

Ülkemizde ilk baro, 1870 tarihinde kurulmuştur. İstanbul Barosu Cemiyeti adını taşıyan baro 33 avukattan oluşmuştur.

İlk Osmanlı Barosu olan İstanbul Barosu,  62 avukatın bir araya gelmesiyle 05.04.1878 tarihinde kurulmuştur.

 

7 Temmuz 1969 tarihinde Türkiye Barolar Birliği kurulmuştur.

 

                      Avukatlık, dünyanın en onurlu ve en zor mesleğidir.Avukatlar bağımsız ve özgür oldukları için tarih boyunca, egemenlerle, günümüzde de siyasal iktidarla sürekli bir çatışma içine girmişlerdir.Avukatların tarihi, insan hakları mücadelesi,insanlık onurunun korunması ve zülümlere karşı duruşla  geçmiştir.Bu nedenle yaptığımız iş zor ve onurlu bir iştir.Bu zor ve onurlu görevimizi ifa ederken, her fırsatta,  camiamıza  iftiralar atılmakta  ve karalama kampanyaları, medya aracılığı ile tam gaz devam etmektedir.Şu çok iyi bilinmelidir ki, avukatlar tarih boyunca dik durdular ve dik durmaya da devam edeceklerdir.

 

 

Osmanlı devletinden günümüze kadar, avukatlık mesleği bir çok eşikten geçerek bu günlere gelmiştir.Günümüzde avukatlık mesleği bir çok sorunla iç içe geçmiştir.Gün geçtikçe siyasal iktidarlar tarafında avukatların bir çok hakkı kısıtlana kısıtlana bu günlere gelinmiştir.Hukuk fakültelerinin tabiri caiz ise mantar gibi çoğalmaları,  bu fakültelerden mezun olanlara yeterince istihdam ortamının sağlanmaması mesleğimizde içinden çıkılmaz bir hal almıştır.Yine avukatların mesleğe başlarken karşılaştıkları ekonomik sorunlar bu mesleğin itibarını gün geçtikçe ayaklar altına almıştır.Bu ekonomik sorunlarla boğuşan bir çok avukat iş almak için meslek ilkelerini ve etiği bir kenara bırakarak bilinçsiz bir şekilde iş almak için koşuşturmaktadır.Günümüzde hukuk fakülteleri bir bina ve bir hocadan ibaret olduğu için kaliteli hukukçu yetişmemektedir.Bu durum hem kalitesiz avukat, hem de kalitesiz hakim ve savcı yetişmesine sebebiyet vermektedir.Bu nedenle günümüz Türkiyesinin yargı kalitesi ve yargının içinde bulunduğu  durum  tartışılmaktadır.

Mesleki faaliyet alanlarımız her geçen gün daraltılmakta, hak arama özgürlüğümüz kısıtlanmakta, vekalet ücretlerine ağır darbeler vurulmakta ve avukatın yargılamanın baş rollerinden birisi olmaktan çıkartılıp, adeta bir figüranı haline getirilmeye çalışılmaktadır. Unutulmamalıdır ki, adaletin gerçekleşmesi noktasında avukat, en az bir hâkim ve savcı kadar değerlidir ve gereklidir. Hakimlik ve savcılık  adaletin bir ayağı ise avukatlıkta adaletin diğer ayağıdır.Yargılama faaliyetinin iddia­, savunma ve yargılama makamı olarak ayrıldığı gerçeği evrensel hukuk devleti ilkelerindendir. Kamu gücünü elinde bulunduran bir iddia makamı ile yine kamu gücünün emrediciliğini kullanan yargılama  makamının karşısında daha zayıf ve güçsüz durumda bulunan bireylere tanınan savunma hakkı da çoğunlukla  avukatlarca yerine getirilmektedir.Bu durum silahların eşitliği ilkesine de aykırıdır. Avukatları, yargılama faaliyetinin sadece bir figüranı olarak gören ve onları sadece para karşılığında iş yapan kişiler olarak sunan zihniyet derhal değişmelidir.

Hiçbir siyasal iktidara boyun eğmedik, eğmeyeceğiz.Hak, hukuk, özgürlük ve insan hakları mücadelemizi sonuna kadar sürdüreceğiz.Her ne kadar günümüz siyasal iktidarlarınca dört taraftan kuşatılsakta, bir çok hakkımız elimizden alınsa da bizler avukat olarak hukuk mücadelemizi sonuna kadar sürdüreceğiz.Şunun iyi bilinmesini isteriz ki,değil Türkiye, dünyanın neresinde olursa olsun, avukatlara karşı yapılan her türlü saldırı,göz altı, tutuklama ve benzeri her türlü haksız uygulamalara karşı bizler Bingöl Barosu avukatları olarak bu haksızlıkların karşısında olacağız.

Amerikalı avukat Luis Land’in “Avukat” isimli şiiriyle açıklamama son vereceğim.

Ben Avukatım.

Kaba gücün yerine merhameti, adaleti, hakkaniyeti koydum.

İnsanoğluna diğerlerinin hakkına, mülkiyetine, hürriyetine saygıyı;

Vicdan, ifade ve toplanma özgürlüğünü ben öğrettim.

Haklı davaların sözcüsü;

Yoksulun, mazlumun, dul ve yetimin savunucusuyum.

Çarşıda pazarda onuru sürdürürüm.

Halkın sevmediği, popüler olmayan davaların şampiyonu benim.

Zulmün, baskının, bürokrasinin düşmanıyım.

On Emre giden yolu ben hazırladım

Yunanistan’da kölelerin, Roma’da esirlerin özgürlüğü için ben savaştım.

Stamp Act’le ben mücadele ettim.

İnsan Hak ve Özgürlükleri Bildirgesi'ni ben yazdım.

Köleleri ben savundum.

Kölelik karşıtıyım.

Kölelikten Kurtuluş Bildirgesini yayımlayan bendim.

Her ülkede, her iklimde haini cezalandırır, masumu korur, düşeni kaldırır, adaletsizliğe ve vahşete karşı çıkarım.

Tüm savaşlarda özgürlük için savaşan bendim.

Halkın yaygarasına ve çoğunluğun despotluğuna karşı duran benim.

Adaletin gerçekleşmesini engelleyen önyargı olmasın diye zenginleri savunur; Yoksulun tüm hak ve imtiyazları teslim edilsin diye davasında ısrar ederim.

Irk, renk, sınıf, cinsiyet ya da din ayrımı yapmaksızın insanlığın eşitliği için çalışırım.

Hilebazlıktan, dalavereden ve sahtekarlıktan nefret ederim.

Adaletten ödün vermekten ya da menfaati zıt iki müvekkile hizmet etmekten yasaklıyım.

Geçmişin muhafazakarı, bugünün liberali, geleceğin radikaliyim.

Adaleti ve hakkaniyeti gerçekleştirmek için uzlaşmaya inanırım;

Aynı nedenle şekilciliğin ve kırtasiyeciliğin Gordion düğümünü kesip atarım.

Tüm buhranlarda insanlığın lideriyim.

Dünyanın günah keçisiyim.

İnsanlığın haklarını avucumun içinde tutarım da, kendi haklarımı sağlamayı bir türlü beceremem.

Ben öncüyüm.

Geçmişten vazgeçecek, bugünü ve var olanı yıkmak isteyecek en son kişiyim.

Ben, adil hükümdar, dürüst yargılayıcıyım.

Mahkum etmeden önce dinler, herkes için en iyiyi araştırırım.

Ben Avukatım.

 

                                              BİNGÖL BAROSU ADINA

                                                 BARO BAŞKANI

                                              AV.ABDULLAH ALAKUŞ