DOĞU VE GÜNEYDOĞU BÖLGE BAROLARI BASIN AÇIKLAMASI

BASINA VE KAMUOYUNA

   Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), HDP eski Eş Genel Başkanı  Selahattin Demirtaş'ın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile güvence altına alınan haklarının ihlal edildiği gerekçesi ile 2017 yılında AİHM'e yaptığı başvuru 20.11.2018 tarihinde görüşülüp karara bağlanmış ve AHİM tarafından, Selahattin DEMİRTAŞ’ın “özgürlük ve güvenlik hakkı” ve “seçme ve seçilme hakkı ‘nın ihlal edildiğine karar verirken ilk defa Selahattin DEMİRTAŞ' ın tutukluluk halinin devamının siyasi nedenlerden kaynaklı olduğunu belirterek Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 'nin 5. Madde 3. fıkrası , Özgür Seçimlerle ilgili 1.protokolün 3. maddesi (Serbest Seçim Hakkı), AİHS'in 18. maddesi yönünden (Hak ve Özgürlüklere Getirilen Sınırlamaların Öngörülen Amaç İçin Kullanılması Gereği) ihlal edildiğine karar verilmiştir.

 AİHM’in bu kararının açıklanması üzerine; Cumhurbaşkanı’nın karara yönelik yaptığı, “AİHM’İN VERDİĞİ KARARLAR BİZİ BAĞLAMAZ.BİZ KARŞI HAMLEMİZİ YAPAR, İŞİ BİTİRİRİZ.” beyanı hukuken kabul edilmesi imkânsız olan bir açıklamadır. Bu beyan, “Anayasa'nın 138/2. Maddesi'nin (Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez, tavsiye ve telkinde bulunamaz.)  açık ihlalidir” şeklinde hukuk çevrelerinde şiddetli bir şekilde eleştirildi. Bu tartışmalar kamuoyunda da devam etti.

30.11.2018 tarihinde Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi 2017/189 esas sayılı dava dosyasında tutukluluğun gözden geçirilmesi ara kararında; “Anayasamızın 90. maddesinde "Usulüne göre yürürlüğe konulmuş Milletlerarası antlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. (Ek cümle: 07/05/2004 - 5170 S.K./7.mad) Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası antlaşma hükümleri esas alınır." hükmünün yer aldığı, yine Türkiye'nin taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 46. maddesinde ise; “1. Yüksek Sözleşmeci Taraflar, taraf oldukları davalarda Mahkemenin verdiği kesinleşmiş kararlara uymayı taahhüt ederler. 2. Mahkemenin kesinleşen kararı, infazını denetleyecek olan Bakanlar Komitesi’ne gönderilir." hükmünün yer aldığı, bu hüküm karşısında kesinleşmiş Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının tarafları bağladığının belirtildiği, kararın İnsan Hakları Mahkemesi'nin büyük daire kararı olmayıp 2. Daire ( Bölüm ) kararı olduğu, kararın tercümesinin ilk sayfasında " İş bu kararın sözleşmenin 44/2 maddesinde belirtilen koşullar çerçevesinde kesinleşecektir " denilmek suretiyle daire kararının nihai bir karar niteliğinde bulunmadığının belirtildiği, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 44/2. maddesinde de bu hususun düzenlenmiş olduğu gözetilerek”  Selahattin Demirtaş'ın tutukluluk halinin devamına  karar vermiştir. Kısaca mahkeme AİHM kararının bağlayıcı olduğunu, ancak henüz kesinleşmediği için uygulanmayacağını kararlaştırmıştır.

AİHM kararının uygulanması Anayasal bir zorunluluktur. Türkiye AİHS'e imza atmış ve AİHM'in yargılama yetkisini kabul etmiştir. AİHS'in "kararların bağlayıcılığı ve infazı" başlıklı 46. Maddesi'ne göre AİHM kararlarının AİHS'e taraf Türkiye dâhil tüm Avrupa devletleri için doğrudan bağlayıcılığı bulunmaktadır. İlgili Anayasa ve milletlerarası sözleşme maddelerinden açıkça anlaşılacağı üzere AİHM kararları Türkiye açısından doğrudan bağlayıcıdır. Bu hususu Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi de teyit etmiştir. Ancak Yerel Mahkemenin, AİHM kararını kesinleşmediğinden bahisle uygulamaması hukuka aykırıdır. Şöyle ki hukuk sistemimizde tutuklunun serbest bırakılmasına ilişkin kararların uygulanması için kesinleşmesi şartı hiçbir aşamada yoktur. Kişinin özgürlüğü söz konusu olduğu zaman mahkeme kararları derhal  uygulanması gerekir. Uygulamada da tahliye kararı derhal uygulanır. Daha sonra itiraz mercilerine itiraz edilir.

Ankara 19.Ağır Ceza Mahkemesi tutukluluğun devamı kararının gerekçesinde, AİHM kararının kesinleşmediğini açıkça ortaya koyarken 3 no’lu ara kararında kararın kesinleşip kesinleşmediğini “Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Daire Başkanlığı'na sorulmasına” karar vermiştir. Bu da büyük bir çelişkidir. Bu durumu hukuken izah etmek mümkün değildir.  

Devlet, AİHM tarafından tespit edilen ihlale son vermek ve zararları telafi etmek amacıyla, Bakanlar Komitesinin denetimine tabi olarak, bireysel tedbirleri almakla yükümlüdür. İnsan haklarının korunmasının asıl önemli olduğu husus devletin tüm kurumu ve kuruluşları tarafından özümsenerek yerine getirilmesi ile mümkün olacaktır. Yargı kararlarının uygulanması hiçbir otoritenin onayına bağlı değildir. Yargı kararının uygulanmasının herhangi bir otoritenin onayına bağlanması demek özgür yargı ve adaletin ortadan kalkması demektir. Ayrıca, ülkemizde yargıya olan güvenin artması, demokratik hukuk devleti olma niteliğinin anlamıyla yücelmesi açısından önem arzeden AİHM kararının uygulanma süreci ülkemizin hukuk devleti olma ve adil yargılama hakkı yönünden sınavı olacaktır. Hukuk Devleti öncelikle kendi koyduğu kurallara ilk kendisini bağlı sayan, bu kurallara uyan ve bu kuralları yürüten devlettir. Bağımsız yargının AİHM kararına uygun olarak hakkaniyet ile karar vermesi, AİHM kararının ruhuna uygun hareket etmesi, tutkluluğun devamına ilişkin kararının geri alınarak derhal tahliye kararı vermesi  ülkemize, hukukumuza ve adalet sistemimize olan güveni artıracaktır.

Kamuoyuna saygıyla duyururuz.

Adıyaman Baro Başkanı Av. Mustafa KÖROĞLU

Bingöl  Baro Başkanı Av. Hanifi Budancamanak

Bitlis Baro Başkanı Av. Fuat ÖZGÜL

Diyarbakır Baro Başkanı  Av. Cihan AYDIN

Muş Baro Başkanı Av. A. Baki ÇELEBİ

ŞanlıUrfa  Baro Başkanı Av. Abdullah ÖNCEL

Şırnak Baro Başkanı  Av. Nuşirevan ELÇİ

Tunceli Baro Başkanı Av. Kenan ÇETİN

Van Baro Başkanı  Av. Zülküf UÇAR