8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ BASIN AÇIKLAMASI
Tarih: 8.03.2018| Okunma Sayısı: 2213

8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ

BASIN AÇIKLAMASI

 

                            8 Mart; Dünya Kadınlarının taleplerini birlikte daha gür haykırdıkları, kendilerini toplumda eşit bir birey olarak yok sayan çağdışı zihniyetlere karşı çıktığı, kadını sömüren, aşağılayan, yok eden sistem ve zihniyetlere karşı omuz omuza mücadele verdiği gündür

 

                            Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nün bir “kutlama” olarak anılması kadınlara yönelik dini, toplumsal, siyasi, ekonomik eşitsizliklerin tarihsel bir gerçeklik olarak da kabulü anlamına gelir. Her geçen gün medyaya yansıyan kadın cinayetleri ve tacizlerine, kadınların ucuz iş gücü olarak kullanılmasına, nüfus politikalarının araçları ve tüketimin bir nesnesi olarak algılandığına şahitlik etmekteyiz.

 

                            Kadına yönelik ayrımcılığı, dünyada sömürünün, şiddetin, eşitsizliğin, yoksulluğun artmasına neden olan sistemden ayrı düşünmek mümkün değildir. Bu nedenle temel olarak bu sistemin değişmesi sağlanmadan kadın sorunlarına çözüm bulmak mümkün olmayacaktır. Cinsiyet ayrımının ortadan kaldırılmasıyla özgür, eşit bir birey ve toplum oluşumu sağlanabilir.

                            Toplumdaki en katı ayrımcılık türlerinden biri olan cinsiyet ayrımcılığının en ağır mağdurlarından birini kadınlar oluşturmaktadır. Kadınların yaşadıkları bu mağduriyetinin ardında herhalde en önemli faktörlerden biri onun kimliksel olarak algılanış biçimi ve esası vardır.

                       

                            Farklı ülke ve zamanlarda erilliğe yüksek değer biçilmesi değişmeyen “evrensel” bir nitelik arz eder. Kadın ve erkek arasındaki farklılıklar bir hiyerarşi meselesidir. Özcü felsefede erkek aklı, hem doğaya hem kadına hâkimdir. Platon’dan bu yana felsefenin göksel niteliğinin taşıyıcısı erkektir      

 

                            Birçok alanda cinsiyet ayrımcılığına uğrayan kadınların pazar ekonomisinin canlandırılması, ucuz iş gücünün elde edilmesi veyahut daha iyi ırkın elde edilmesi noktasında araçsallaştırıldığını görmekteyiz. Özellikle modern ve postmodern dönem kadın algısının şekillenmesi noktasında kadının kapitalizm bağlamında tüketim ve ulus devlet bağlamında nüfus politikalarının nesnesi haline getirilmesi de söz konusudur.

 

                            Kapitalizm bağlamında kadının üretici bir güç olarak görülmesinin yanında onun aynı zamanda tüketici bir güç olarak da keşfedildiğine şahit olmaktayız. 19. yüzyıl kadın emeğinin sömürüldüğü bir dönem, 20. Yüzyıl ise kadın bedeninin tüketimin nesnesi haline getirildiği bir dönem olmuştur. Yine 1927-1950 arasında dokuma ve giyim sanayisinde üretilen malların iç pazarda satılması ile kadın özgürlüğünün savunulması arasında yakın bir ilişki vardır. Kadının tüketim piyasasının müşterisi haline getirilmesi için hem kadının bu sektörlerde üretmesi hem karşılığında aldığı ücretin bu yolda harcanması istenmektedir.

 

                            Ülkemizde toplumsal cinsiyet ayrımcılığı; aile içinde başlayarak, toplumun her alanında var olmaya devam etmektedir. Tarihsel, kültürel ve dinsel bir takım gerekçeler üretilerek kadınlar eğitimden, iş hayatından ve toplum yaşantısından uzaklaştırılmaktadır.

                            Ülkemizde nüfusumuzun yarısını teşkil eden kadınlarımız; yaşamın her alanında varken; karar alma organlarında, istihdamda, eğitimde politikada aynı oranda temsil edilememektedir. Bunun yanında kadına ve çocuklara yönelik şiddet ve cinsel istismar sistematik bir şekilde artmaktadır. Kadına yönelik şiddet ve cinsel istismarın artmasını, görünürlüğün ve farkındalığın artmasıyla açıklanmasını kabul etmiyoruz. Kadına yönelik şiddet ve istismarın artmasında kadına yönelik politikalarda sistemli bir geriye gidişin etkisi büyüktür. Eğitim müfredatı ile toplumsal cinsiyet rollerindeki eşitsizlikler pekiştirilmekte, dini referanslar dikkate alınarak kanuni düzenlemeler yapılmakta, kesintisiz zorunlu eğitim süresi kısaltılmakta, kadına yönelik şiddet haberlerinde medyada eril dil kullanılmakta, kadının asıl görevinin annelik ve esas yerinin ev olduğu algısı yaratılarak kadının sosyal yaşamda yer alması kısıtlanmaktadır. Kamusal alanların kadınlar için güvenilir hale getirilmesi sağlanacağı yerde kamu hizmetleri toplumsal cinsiyet ayırımına yol açacak şekilde verilmekte, failin fiili tartışılacağı yerde kadının şiddete uğramasına bulunduğu yer, zaman ve giyiniş biçimleri mazeret olarak kullanılmaktadır.

                            Kadına yönelik şiddetin önlenmesi, toplumsal cinsiyet eşitsizliği problemi; ekonomik ve toplumsal hayatın eşitlik ilkesi kapsamında düzenlenmesiyle mümkündür. Kadınları toplumsal hayat dışına itmeye çalışan, cinsiyetçi ve ayrımcı politikalardan ve uygulamalardan vazgeçilmelidir.

                            Laik eğitim sistemi her türlü toplumsal cinsiyet eşitsizliğin kaldırılması için bir zorunluluktur. Yine 12 yıl kesintisiz zorunlu eğitim kız çocuklarının birey olmasını sağlayacak önemli bir olgudur. Politik dil kullanımının ve özellikle Diyanet İşleri Başkanlığınca yapılmakta olan kadına yönelik cinsel tanımlamaların mevcut yasalarla çelişkili olmaması sağlanmalıdır. Aile kavramı kullanılarak; kadına yönelik şiddette ve aile mahkemesinin görevli olduğu alanlarda ve davalarda arabuluculuk ve uzlaştırma yöntemleri kabul edilmemelidir. Kadına sadece ailenin bir parçası gören politik, kültürel anlayış değiştirilerek, kadının eşit ve özgür birey olduğu kabul edilmelidir.                        

                            Görüldüğü üzere birçok toplumsal kurumun nesnesi haline getirilen kadınların uğradığı ayrımcılığın ve şiddetin en somut görünümü olan kadın cinayetlerinin resmi kayıtlara yansıyan istatiki verileri kanımızı donduracak düzeye ulaşmıştır.                       

 

                            Bingöl Barosu olarak Dünya Kadınlar gününü kutluyor, kadınlara yönelik her türlü ayrımcılığın karşında olduğumuzu, yalnız olmadıklarını şiddete uğradıklarında, cinsel istismara uğradıklarında Bingöl Barosunun yanlarında olduklarını ve kadınlarımıza yönelik her türlü hukuksuzluğunda takipçisi olacağımızın bilmelerini isteriz. Kamuoyuna saygıyla sunulur. 

                                                                                  BİNGÖL BAROSU BAŞKANI

                                                                                    AV. ABDULLAH ALAKUŞ

24.04.2024
AV. YUSUF KETENALP
BARO BAŞKANI

BARO LEVHASI


© Web sitesi hizmeti Türkiye Barolar Birliği tarafından verilmektedir.