BASINA VE KAMUOYUNA
Türkiye Avrupa Konseyinin yargı
kurumu olan ve 1959 yılında kurulmuş Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin yargı
yetkisini kabul eden ülkelerdendir.
AİHS’in Kararların bağlayıcılığı ve
infazı başlıklı 46/1. Maddesi: “Yüksek Sözleşmeci Taraflar, taraf oldukları
davalarda Mahkeme’nin verdiği kesinleşmiş kararlara uymayı taahhüt ederler.”
Türkiye sözleşmeyi imzalamış taraf
ülke olarak AHİM kararlarına uyacağını
taahhüt etmiştir. Avrupa Konseyinin bir üyesi ve Avrupa Birliğine
girmeyi kendisine temel hedef alan ülkemizin uluslararası hukuktan kaynaklanan
taahhütlere uymaması ülkemizin ulaşmayı amaçladığı hedefler bakımından da
birçok sıkıntıların yaşanmasına neden olacaktır.
Ayrıca Anayasa’nın Milletlerarası
andlaşmaları uygun bulma başlıklı 90/5. Maddesi: “Usulüne göre yürürlüğe
konulmuş Milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında
Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. (Ek cümle:
7/5/2004-5170/7 md.) Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere
ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler
içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma
hükümleri esas alınır.” hükmü uyarınca iç hukuk mevzuatı ile usulüne göre yürürlüğe
girmiş uluslararası mevzuatın çelişmesi halinde AiHS iç mevzuatımıza üstün
tutulmuştur.
Anayasaya göre yargı “bağımsız ve
tarafsızdır” hiçbir kurum veya kişi yargıya emir ve talimat veremez. Yargı
kararlarının uygulanması hiçbir iradenin ve otoritenin onayına bağlı değildir.
Yargı kararının uygulanmaması adalete
olan güveni zedelediği gibi hukuk güvenliği ve hukuk devleti ilkelerini de
anlamsız kılar, ortadan kaldırır.
Bu bağlamda AHİM in 14305/2017 sayılı
Selahattin Demirtaş-Türkiye davasında verdiği ihlal kararı ve gerekçesi dikkate
alınarak başta bireysel başvuru sahibi
HDP eski Eş Genel Başkanı Sayın Selahattin Demirtaş olmak üzere benzer şekilde
tutuklu bulunan milletvekilleri, belediye başkanları ve siyasetçilerin tahliye
edilmesi gerekir.
Bu kararın hukukun da emrettiği
şekilde uygulanması halinde iç barışımızın sağlanmasına önemli ölçüde katkı
sunacağını, ülkedeki gergin ve kırılgan atmosferin büyük ölçüde ortadan
kalkacağını ve en önemlisi de adalet duygusunu kaybetmekte/kaybetmiş olan topluma
da adaletin tecelli edebileceğinin en somut göstergesi olacağını düşünüyoruz.
Av. Hanifi
BUDANCAMANAK
Bingöl Barosu Başkanı